Sunday 13 November 2011

Konnichiwa

We left rainy Belgium on 26th October
and after 11hrs flight from Frankfurt, we arrived to Nagoya Chubu Centrair airport. Our first day in Japan was sunny and sun was shinning very bright. The city surrounded by the hills and mountains which it means a lot to me. On the way to our hotel, I saw bamboo forest which I've never seen in my entire life. At first glance, nice Japanese style gardens in front of the houses represents Japanese simplicity and harmony. There are Flower fields and rice farm on the side of the road. Very Clean streets around us. there is not too many place for parking area therefore they use kind of lift parking which is effective way of using limited space.
Japanese food looks very colourful and it is delicious with unusual aroma which you can not resist. Fish and rice are very common in Japanese cuisine. In the shops you can see the prepared meal section which I like to try every single piece. In the fish section you can see too many different kinds of fish. Dry fish, baby fish, fish egg, fish cookies and so on...
And people are very friendly and helpful. "Kawai" is the first word that I have learned from the people when they talk about my daughter Melisa. Kawai means "cute". You can easily communicate with the Japanese people without any hesitation, even if you don't speak any Japanese .
I will continue to post my experience .


26 ekim ve Belçika'nın klasik yağmurlu havasından ayrılıp yeni maceramızın başlangıç yeri olan, Japonyadaki Nagoya sehrine, Frankfurt üzerinden 11 saatlik ucak yolculugumuzun sonucunda varmis olduk. Nagoya ya vardığımızda gözlerimizi kamaştıran ve iliğimizi ısıtan güneş ilk çarpıcı yonuydu bizler için. Etrafta sehri saran tepe ve dagların olmasıysa diğer bir dikkat cekici özellikti, daglara bu kadar özlem duyan ben için. Hotel e giden yolumuzun üzerinde hayatimda ilk kez gorecegim bambu ormanları yer aliyordu ve bu görüntü bile ilk günüme ayrı bir heyecan katmış oldu.
Klasik japon evlerinin önünde yeralan japon bahçeleri bu kültürün sadeliği ve harmonisini yansıtıyordu. Yol kenarlarında çiçek ve pirinç tarlaları boylu boyunca uzanmasi ise Japonyada olmanin ayrı bir göstergesiydi. Alan darligi nedeniyle park yeri sorunu icin asansör sistemi ile üst üste park alanları oluşturmuş bu da Japon zekası olsa gerek. Marketlerde yemeye hazır gıdalar, hem gözünüze hem de burnunuza ziyafet cekiyor. İster istemez boğazına düşkün biri olarak her gidişimde yeni tatları deneme lüksünü tanıyorum kendime. Balık reonlarindaki çeşitlilik te bu ülkenin balığa düşkünlüğünün buyuk bir gostergesi. Balıkli krakerleriyle noktayı koymuşlar zaten. Yemekleri benim acımdan çok lezzeti ve ilginç kısacasi. İleriki surede fotoğraflı paylaşımlarla bu konuyu daha iyi renklendirecegime inanıyorum.
Japon halkı ise çok sıcak ve cana yakın. Dilini bilmesende yardım severlikleriyle insan olmanın keyfini yaşatıyorlar. Etrafımdan öğrendiğim ilk japonca kelime ise kızım Melisa için kullanılan 'Kawai' kelimesi oldu. Anlamiysa sevimli. Kızımın saclarının kıvırcık olması onlar acısından dikkat çekici bir durum. Sürekli minik hediyeler verip bizi simartiyorlar, oysa benim acimdansa bütün Japon bebekleri Kawai. Çünkü gercekten çok tatlılar. İleriki paylaşımlarda buluşmak üzere.

2 comments:

  1. Selam...

    Blogdaki yazılarınız için teşekkürler. Hepsini okumadım ancak büyük zevk alacağıma eminim. Japonya'ya gitmek benim en büyük hayallerimden biri. Çok şanslısınız. Bu benim blogum. Blogroll'umda zaten tanıtımınızı yapıyorum. Umarım işe yarar. Daha fazla insan buradan haberdar olur.

    http://perikanali.blogspot.com/

    Görüşmek üzere...

    ReplyDelete
  2. Tesekurler Peri,
    Dilerim hayallerin gercek olur.
    Değişik bir kültür. Japonya hayatta bir kere de olsa gelinmesi gereken bir ülke.

    ReplyDelete